TEMSİLCİLER MECLİS TOPLANTILARI

2019 Van Toplantısı (12-14 Nisan, Van Ticaret ve Sanayi Odası)

Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Temsilciler Meclisi Toplantısı Sonuç Bildirisi

Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Temsilciler Meclisi Toplantısı Sivil Düşün desteği ve Van Çevre Derneği (Van-Çev-Der) ev sahipliğinde, 12-13 Nisan 2019tarihleri arasında, Van Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonunda gerçekleştirildi.

Van’dan katılan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri dışında, akademisyenlerin, Mersin, Silivri, İğne Ada, Mardin, Mardin-Kızıltepe, Çanakkale, Hakkâri, Niğde, Artvin, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Antalya, Kocaeli, Muğla, Bergama, Ordu, Kemal Paşa, Lüleburgaz, Zonguldak, Tarsus ve Diyarbakır TÜRÇEP Temsilcilerinin de katıldığı toplantıda ağırlıklı olarak Van Gölü Havzasının çevre sorunları tartışıldı.

Toplantı sonunda aşağıdaki konuların basın ve kamuoyu ile paylaşılmasına karar verildi;

Van Gölü kirliliği, Koruma Kanunu ve çözüm önerileri, havzasında 1.200.000 insanın yaşadığı, dolaylı ve dolaysız yollarla kanalizasyon ve evsel atıkların denize akıtıldığı, çevresinde bulunan onlarca derenin denize ulaştırdığı kanalizasyon ve evsel atıkların arıtılmadan göle akıtıldığı, sahil niteliğinde olan tüm göl çevresinin özel ve resmi kuruluşlar tarafından işgal edilmiş olduğu dile getirildi.
Van Gölü Havzası’nda yaşayan halkın göldeki kirlenme ile ilgili bilgi eksikliği acilen giderilmeli, göle sınırı olan il ve ilçelerde farkındalık yaratabilecek eylem ve etkinlikler düzenlenmelidir.

Gölün kurtuluşu; yörede yaşayanların elinde olup, öncelikle konuya ilişkin bilgilenmeli, haklı tepkilerini, zamanlı olarak her platformda dile getirmelidirler.

İç Anadolu’da yaşanan sulak alan, sazlık ve göl kayıplarının, başka bölgelerde de yaşanmaması için acil önlemler alınmalıdır.

Öncelikle göle deşarjların 2872 sayılı çevre kanunu ve Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği gereği atık su deşarjları kesin olarak önlenmelidir.

Var olan kirlilik durumunun tespit edilerek acil durum planı yerel kuruluşlarla hazırlanmalı ve yerel kaynaklarla bir Temizleme Programı yapılmalıdır.

Büyükşehir ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ekiplerince kaçak yapıların mahkeme yolu ile yıkılması ve kaçak yapılaşmaya izin verilmemesi gerekmektedir.

Önemli bir ekosistem olan sazlıkların dolgu yapılarak, imara açılarak, yol yapılarak veya yakılarak yok edilmesi kabul edilemez.

Önlem alınmaması halinde yakın bir gelecekte yöre halkının Van Denizi olarak da isimlendirdiği göl, büyük bir bataklığa dönüşecektir.

“Van Gölü Havzası Koruma Kanunu” nun çıkarılması için TBMM ne çağrı yapıyoruz.

Yılın 300 gününün güneşli geçtiği yörede Rüzgâr ve Güneş Enerji Santralları yerine, derelerin yok olmasına ve ekosistemin ileri derecede olumsuz etkilenmesine neden olan, yörede endemik bir tür olan İnci Kefali göçünü engelleyen nehir tipi hidroelektrik (HES) santralların yapılması kesinlikle önlenmelidir.

Sadece yörede değil ülkemizin her bölgesinde yerel tohumların ve tarımsal biyoçeşitliliğin kaybolmasına yönelik olarak ve tohum, tarım ilacı şirketlerinin çıkarlarını öne alan yasa ve yönetmeliklerin değiştirilmesi, tüketici ve çiftçi haklarını koruyan tarım politikalarının geliştirilmesinin çok önemli olduğunu vurguluyor ve ekoloji mücadelesi yapan tüm kişi ve kuruluşlara bunun acil bir görev olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

Suyun, toprağın, ormanların ve tüm doğal varlıklarımızın korunması, doğal özelliklerinin yok edilmeksizin doğa ile barışık bir yaşamın sürdürülmesi ile olanaklıdır.

Bunun için yaşadığımız coğrafyada toprak ve suyun etkin ve verimli biçimde, üretim odaklı kullanılması, toplumsal çıkarlarımızın ve üreticilerimizin, çiftçilerimizin çıkarları önceliğinde kooperatifleşmenin desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerekmektedir.

Ekolojik toplumlarda; kapitalist anlayışla insanın insana ve insanın da doğaya hükmetmesi söz konusu olamaz.
Toplumların; tükettiği kadar ürettiği, hiyerarşiden uzak, demokratik, daha özgür, daha temiz ve yaşanılır bir dünya için yapılan önerilerin tartışılmasına ve değerlendirilmesine gerek bulunmaktadır.

TÜRÇEP- TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU TEMSİLCİLER MECLİSİ

Tanay Sıdkı Uyar, TÜRÇEP Koordinatörü
A. Oktay Demirkan, TÜRÇEP Dönem Sekreteri

2019 Eskişehir Toplantısı (18-19 Ocak, Merlot Otel)

TÜRÇEP- TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU

18 – 19 OCAK 2019 ESKİŞEHİR TEMSİLCİLER MECLİSİ TOPLANTISI

SONUÇ BİLDİRİSİ

 

Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Temsilciler Meclisi Toplantısı Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği ev sahipliğinde Eskişehir Merlot Otel Toplantı salonunda gerçekleştirildi.

 

Antakya, Antalya, Artvin, Çanakkale, Denizli, Dinar, Diyarbakır, Eğirdir, Eskişehir, Gerze, Geyve, Isparta, İğneada, İskenderun, İzmir, Kadıköy, Karaman, Kayseri, Kocaeli, Lüleburgaz, Merzifon, Muğla, Niğde, Ordu, Silivri, Van, Zonguldak temsilcilerin katıldığı toplantıda; öncelikle Eskişehir çevre sorunları tartışıldı.

 

Prof. Dr. Tanay Sıdkı UYAR, TÜRÇEP Koordinatörü

Nuray Akçasoy, Türkiye Kent Konseyleri Başkanı

Neşet Aykanat, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Üyesi

Dr. Ahmet Ataç, Tepebaşı Belediye Başkanı

Av. Kazım Kurt, Odun Pazarı Belediye Başkanı

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı

Jale Nur Süllü, CHP Eskişehir Milletvekili

Metin Nurullah Sazak, MHP Eskişehir Milletvekili

 

-tarafından yapılan protokol konuşmaları sonrasında;

TERMİK SANTRALLER VE ESKİŞEHİR’DE KURULMASI PLANLANAN

KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRALİN DEĞERLENDİRİLMESİ BAŞLIĞI ALTINDA;

 

Oğuzhan Özen, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı

 

Şengül Şahin, Yeşil Gerze Platformu (YEGEP) Sözcüsü

 

Levent Özbunar, Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı

 

Selim Kurnaz, Gündüzler Derneği ve Muhtarı

 

İlayda Demirtaş, Greenpeace Eskişehir Yerel Toplum Sorumlusu

 

ÇEVRE İLE İLGİLİ SORUN VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ BAŞLIĞI ALTINDA; 

Çöpten Elektrik Üretimi

Makina Mühendisi Murat Kahraman Tekin

 

Atık Çamurunun Değerlendirilmesi Çalışmaları

Elektrik Elektronik Müh. Murat Piroğlu

 

OSB Atık Su Çamurunun Güneş Enerjisi ile Kurutulması

Çevre Mühendisi Suzan Eroğlu Önpeker

 

Yenilenebilir Enerjide Tepebaşı Belediyesi Uygulamaları

Elektrik Elektronik Müh. Sinem Sarıçoban

 

Gürleyik Şelalesi Yöresindeki Endemik Bitkilerin Korunması

Gürleyik Derneği Bşk. Halit Gürsoy

 

ÇEVRE İLE İLGİLİ SORUN VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ BAŞLIĞI ALTINDA;

Kentlerin Topluluk Enerjisiyle %100 Yenilenebilir Enerjiye Geçiş Yol Haritaları

Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar

 

BM Katowice İklim Zirvesi Konusunda Gözlem ve Değerlendirme – COP24 Gelişmeler ve Sonuçlar

Barış Doğru

 

Trakya’da Termik Santral ve Danamandıralı Kadınların Çevre Mücadelesi

Ali Korsan

 

YAŞAM KAYNAĞIMIZ SULARIMIZIN KORUNMASI BAŞLIĞI ALTINDA;

Suyu Arayan Göllerimiz: Eğirdir, Burdur, Salda, Bafa, Avlan Gölleri ve Sorunları

Doç. Dr. Erol Kesici

 

Van Gölü’nün Son Durumu: Koruma Kanunu İçin Daha Önce Alınan Kararın Değerlendirmesi

Ali Kalçık

 

Dicle Vadisi ve Hevsel Bahçeleri

Doç. Dr. Zeki Kanay

 

-sunum ve konuşmalar yaptılar.

Toplantı sonucunda aşağıdaki konuların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir:                                                                                                                                                                                   

TÜRÇEP;

KÖMÜRE DAYALI TERMİK SANTRALLARA ÖZELDE ALPU OVASINA KURULMASI PLANLANAN TERMİK SANTRALA KARŞIDIR.

 

Ülkemiz Yenilenebilir enerji kaynakları (Güneş, rüzgâr, biyoenerji vb.) açısından çok ciddi olanaklara sahiptir. Bu konuda önemsiz sayılamayacak adımlar atılmasına karşın asla yeterli değildir. Bu kapsamda yapılacak çok fazla işimiz ve kullanabilecek olanaklarımız vardır. Gelişmiş ülkeler hızla %100 yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına ilişkin önemli kararlar alıyor, somut adımlar atıyorlar. Ülkemiz çok zengin kaynaklara sahipken yenilenebilir enerji konusundaki bu sürecin gerisinde kalmamalıdır.

“Yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin ve yoğun biçimde kullanımı” ile “enerjinin etkin ve verimli kullanımı” sonucunda hem ekonomik sorunlarımız hem çevresel odaklı, kirli teknoloji ve enerji kaynaklarının kullanımına bağlı çok ciddi ve yaygın sorunlarımızın üstesinden gelmek olanaklıdır. Ülke halkımızın tümünü kapsayacak biçimde yaşam standartlarının yükseltilmesi bu konuda atılacak somut adımlarla olanaklı olacaktır.

 

Binlerce yılda oluşan Dicle Vadisi ekosistemi ve kültürel miras kapsamında olan Hevsel Bahçelerine vahşice müdahale ediliyor. Dicle vadisi projesi adı altında, doğal yapısı bozularak, biyolojik çeşitliliği yok ediliyor. Halkın ve bilimin reddettiği yol ve yöntemlerle Dicle Nehri bir kanala hapsederek ve betonlaştırarak ranta kurban ediliyor. Canlı yaşama ve doğal sisteme, tarihsel mirasa ve kültürel dokuya yapılan bu pervazsız müdahale zihniyeti teşhir edilerek, karşı çıkılmalıdır.

Milyonlarca yıl önce Afyon’un Dinar ilçesi Suçıkan mevkiinden çıkarak 584 km yol kat ettikten sonra Aydın’ın Söke ilçesinden Ege denizine ulaşan Büyük Menderes Nehri büyük tehdit altındadır.

 

M.Ö. 700 yıllarında ünlü tarihçi Herodot havzayı Uygarlıklar Vadisi olarak adlandırır.

6-7 bin yıllık tarihiyle binlerce kavme topluluğa ev sahipliği yapmış olan Menderes Nehri antik çağdaki adıyla Meandros ne yazık ki bugün 4. derece kirlilik oranına ulaşmış, tarımda dahi kullanılamaz hale gelmiştir.

 

584 km boyunca evsel atıklar tarımda kullanılan zirai ilaç ve gübrelerle devam eden kirlenme, çok yakın zamanda ise Aydın ili Germencik, Kuyucak, Pamukören, Nazilli, Buharkent, Denizli Sarayköy Manisa Alaşehir ve Salihli’deki Jeotermal Santraller; reenjekte edilmeden akışkanlarını Menderes Nehri’ne boşaltmakta, geceleri ise atmosfere saldıkları zehirli buharlarıyla; doğa, toplum ve birey dengesini en tehlikeli noktaya getirmektedir.

 

Ayrıca Afyon Dinar’da bir meyve suyu işletmesinin atıklarıyla başlayan kirlenme Denizli Organize Sanayi Bölgesinin atıklarıyla Çürüksuda devam etmekte Denizli Çal ilçesi Akkent meyve suyunun işletme atıklarıyla devam etmekte Uşak’ta da Organize Deri Sanayindeki işletme atıklarıyla devam etmektedir.

 

Toprağa, havaya ve suya verilen zararlar yakın zamanda onarılamaz durumlar yaratmaktadır.

Bu yüzden Aydın ilinde son 5 yılda kanserden ölümlerde %58 artış görülmüştür.

Yıllardır akarsu çevresindeki sanayi tesislerinin atık suları ve tarımda kullanılan kimyasal ilaçların suya karışmasıyla zehirlenen B. Menderes nehri şimdi de tam başlangıç yerinde Dinar’da yapılmak istenen termik santral ile tamamen yok edilmek istenmektedir. Buna sessiz kalamayız, kalmayacağız ve bütün doğa dostlarını B. Menderes’e sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Trakya’nın tarımsal sit alanı ilan edilen topraklarında termik santral vb. enerji yatırımlarından vazgeçilmelidir. Silivri’de yapılması planlanan termik santral yöre halkının kararlı durusuyla şimdilik engellenmiştir. Yerellerde ve köylerde kadınların ve gençlerin örgütlenmesinin önemli katkıları olmuştur.

Kanal İstanbul projesiyle Trakya’nın kendine yetmeyen suyu İstanbul’a taşınacaktır. Trakya toprakları yeni bir kentleşme ve sanayi tehditliyle karşı karsı karşıyadır. Tunceli ve Van başta olmak üzere dağ keçileri gibi soyu tükenmek üzere olan yaban hayvanlarının av turizmi adı altında yok edilmesinin önüne geçilmelidir.

 

Ergene nehri derin deşarj yöntemiyle Marmara’ya akıtılarak Marmara Denizi de kirletilmektedir. Ergene Nehri derhal temizlenmeli ve nehri kirleten sanayi atıklarının önüne geçilmelidir.

Genelde deniz ve göllerin özelde Van Gölü kıyılarında hukuksuz yapılaşmaların önüne geçilmesi, kıyı kanununa, kıyı kenar çizgisine uyulması, kamu yararı adı altında bürokratik ve oligarşik işgallerin yapılmaması, ‘Su hakkı’ nın uluslararası bir hak olması açısından suların korunması ve suyun ticarileştirilmemesi gerekmektedir.

 

Van Gölü Koruma Kanunu teklifi; tüm Van halkının ve STK ların talep etmesine karşın TBMM’de ret edilmiştir. Bu konuda yasal düzenlemeler yapılması gerektiği, önlem alınmaması durumunda Van Gölü’nün büyük tehlike altında olduğu tüm yetkililerce bilinmelidir.

 

Yaban hayatının korunması avcılık adı altında nesli tükenmekte olan birçok hayvan türlerinin yok olması bazı özel nedenlerden dolayı bazı bölgelerde göz yumulması ya da teşvik edilmesi konusunda halkımızın duyarlılık göstermesi gerekmektedir.

 

Ülkemizdeki doğal göllerimiz çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Göller öncelikle kuruma (su kaybı) ve kirlilikle yok olma aşamasındadır. Buna örnek Burdur ve Bafa Göllerini verebiliriz. 40 yılda 40’tan fazla sulak alan kurumuştur.

 

Son 50 yılda su varlığının üçte birinden fazlasını kaybeden Burdur Gölümüz küresel ısınma ve vahşi tarımsal sulama yüzünden 3-4 yıl içinde tüm su varlığının yarısını, 10 yılda tamamına kaybetme riski ile karşı karşıyadır.

 

Eğirdir Gölü Türkiye’nin stratejik öneme sahip 1.derece içme suyu kaynağı iken tıpkı kuruyan Akşehir Gölü ve kurumakta olan Beyşehir Gölü ile aynı sorunlarla karşı karşıyadır.

Birçok gölümüz endüstriyel atıklarıyla kirletilmesi sonucu ağır metal yüküyle dolu adeta toksik depoya dönmüştür.

 

Göllerimize yapılan bilim dışı uygulamalar ve ekolojinin değil, “daha çok para kazanma” ekonomisinin öne çıkmasıyla doğal yapı ve ekolojik denge bozulmakta ve bitki-hayvan biyo-çeşitliliği hızla azalmaktadır.

 

Göllerimiz, dere ve nehirlerimiz yaşamın doğal su fabrikalarıdır. Bunun için göllerimizin ve tüm su kaynaklarımızın doğal yapısı ve biyolojik çeşitliliği mutlaka korunmalıdır.

 

Kirlenen göllerimiz mekanik ve biyolojik yöntemlerle temizlenmelidir. Gölü besleyen dereler, çaylar eğer kirli ise arıtma işlemine tabi tutulduktan sonra göle verilmelidir.

 

Göllerin su bütçeleri korunmalı, havzalarda modern tarım ve sulama teknikleri uygulanmalıdır. Doğal su kaynaklarımız için çıkarılan koruma kullanma yönetmelikleri uygulanmalı, yasaklara uyulmalıdır.

 

Göl ve derelerimizin istilacı (egzotik) balık türleri ile balıklandırılmasına son verilmelidir.

Doğal sulak alanlarımızın yönetiminde hazırlanan (hazırlanacak) yönetim planlarında öncelik “Ekoloji ve Yaşam Alanının Korunması” nda olmalıdır.

 

Doğal su kaynaklarımızın çevresine yapılması düşünülen ya da yapılan HES, Gölet ve Barajlar doğal su kaynaklarımıza zarar vermeyecek şekilde planlanmalıdır.

 

Muğla’da olsun Antalya’da olsun ülkemizdeki tüm doğal sit alanlarımızın, milli parklarımızın, tabiat parklarımızın, ormanlarımızın, kıyılarımızın kanunlarla teminat altına alınmış koruma vasıfları yeni torba kanunlarla kaldırılmakta ve tüm doğal değerlerimiz imara ve ranta açılmaktadır.

 

Muğla’da Gökova körfezinde Okluk koyunda Cumhurbaşkanlığı Yazlık Sarayı için binlerce ağacın kesilmesini ve Okluk Koyu yakınındaki koyların halkın ve denizcilerin kullanımına kapatılmasını kınıyoruz.

 

Antalya’da Lara’da gerçekleştirilmesi planlanan Kurvaziyer Limanı projesi ve Konyaaltı sahilinde gerçekleştirilmek istenen Boğaçay Projesi gibi projeler deniz ekosistemine ve çevreye ciddi zararlar verecektir.

 

Boğacay Projesi; Antalya kentinin içme suyu ihtiyacının karşılanması için son derece önemli olan Boğaçayı alüvyon akiferi ve kent turizmi ve peyzajı için vazgeçilmez nitelikte olan Konyaaltı Plajı için çok ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Projenin uygulanması ile tuzlu su girişimi nedeniyle Boğaçay akiferi ve kuyular tuzlanacak, yapılacak kazılarla yer altı suyu açığa çıkarılarak kirlenmeye açık hale gelecektir. Bu projeden bir an önce vazgeçilmelidir.

200’ den fazla mermer, taş, kum, bazalt vb. gibi çeşitli maden ocakları ve 500’ün üzerindeki HES işletme ve projesi Antalya başta olmak üzere Batı Akdeniz ekosisteminin tamamını tehdit etmektedir.

 

Anayasa mahkemesinin daha önceleri verdiği iptal kararlarına rağmen çıkarılan ve 2016 yılından 2019 yılı sonuna kadar özelleştirilen termik santrallara çevreyi kirletme muafiyetini veren yasa tekrar meclis gündemine getirilerek muafiyet süresi uzatılmak istenmektedir. Özelleştirilmiş termik santralarla 2019’dan 2021 yılına kadar çevreyi kirletmeye devam edin, biz arkanızdayız diyen bu çevre düşmanı yasa teklifi bir an önce geri çekilmeli, hiçbir şekilde onaylanmamalıdır.

 

Monsanto’nun Glifosat içeren ürünleri için ABD ve Avrupa’da birçok mahkemenin yasaklama kararı varken kanserojen olduğu kesinleşen ‘GLİFOSAT’ maddesini içeren ürünleri ülkemizde serbestçe pazarlayan tarım ilaçları ve GDO’lu tohum üreten Monsanto’nun lisansının iptal edilmesi, ürünlerinin yasaklanması ve piyasadan toplatılması istemiyle Ankara İdare Mahkemesine açılan davanın takipçisi olacağız.

 

TÜRÇEP- TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU TEMSİLCİLER MECLİSİ

 

Tanay Sıdkı Uyar, TÜRÇEP Koordinatörü

A. Oktay Demirkan, TÜRÇEP Dönem Sekreteri

2018 Hakkâri Toplantısı (30 Ağustos-02 Eylül, Hakkâri Ticaret ve Sanayi Odası)

TURCEP_Foto_2018_Hakkari

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU (TÜRÇEP)

31 Ağustos ve 01 Eylül 2018 Hakkâri

Temsilciler Meclisi Toplantısı Sonuç Bildirisi

 

Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Temsilciler Meclisi Toplantısı Cilo Doğa Derneği ev sahipliğinde Hakkâri Ticaret Odası Toplantı salonunda gerçekleştirildi.

 

Hakkâri, Van, Batman, İzmir, Mersin, Tarsus, Kocaeli, Çanakkale, Silivri, Ordu, Niğde, Kayseri, İskenderun ve İstanbul’dan temsilcilerin katıldığı toplantıda; öncelikle Hakkâri, Van ve Batman gibi yöre derneklerinin sorunları tartışıldı.

 

İki günlük toplantı sonucunda aşağıdaki konuların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir;

 

Hakkâri’nin çevre sorunlarından önde gelenlerden biri hava kirliliğidir. Özellikle kış mevsiminde evsel ısınma amaçlı yakılan kalitesiz kömürler bu sorunun başlıca kaynağıdır.

Maden ve taş ocaklarında yapılan, tekniğe uygun olmayan işlemler hava kirliliğini daha da artırmaktadır.

 

Zap Suyu’na atlan atıklar, maden ve taş ocaklarından kaynaklı kirlilik Zap Suyu Ekosistemi’ni bozup, canlılara zarar vermektedir.

 

Bölgede bulunan endemik bitkilerden yaygın olarak Ters Lale adıyla bilinen Ağlayan Gelin Çiçeğinin soğanlarının dış ülkelere kaçırılması sonucu neslinin tükenmesi tehlikesi bulunmaktadır.

 

Zap Suyunun ve içme sularının aşırı kirletilmesi, insan sağlığının ve diğer canlıların da zarar görmesine neden olmaktadır.

 

Tüm dünyada nesli tükenen hayvanlara sahip çıkılırken, bu bölgede, kelebeklerin yok olması ve dağ keçilerinin avlanması başlı başına bir sorundur.

 

Van Gölü bir dünya değeridir. Giderek yok olmaktadır. Sahip çıkılması ve koruma kanunu çıkması için çaba sarf edilmesi gerekmektedir. TÜRÇEP uygun zaman diliminde Ankara’da ilgili ve yetkili kişilerle görüşülmesine karar almıştır.

Taş ocaklarının kontrol altına alınması özellikle 30/12 /2013 yılında uygulamaya konulan yönetmenliğin uygulanmasının takipçisi olunması, konuyla ilgili takip ve hukuki işlemlerini yapılması. teknik ve yönetmeliğe uyulması konusunda denetimin uygulanması için duyarlılık oluşturmak için yetkilileri göreve çağırmaktadır.

 

Çarpık kentleşme ve imar Barışı ile yapılmaya çalışılan kapitalist anlayışla doğanın talanı, derelerin, meraların yakılan orman alanları, yakılan sazlık alanlardaki yapılaşma, sit alanları ve tarihi yerlerdeki yapılaşmaya yol açan bu uygulama, İmar Barışı değil talandır. Bu talana karşı çözüm yaratılmalı talana dur denilmelidir.

 

İnsan sağlığını ve çevreyi olumsuz yönde etkileyen anız yakılmasının önüne geçilmesi amacıyla Batman’da gerçekleştirilen Ulusal Anız Yangınlarının Önlenmesi Çalıştayı konusunda yapılan bilgilendirmede;

 

Çalıştay’ın amacının anız yangınlarının önlenmesi için uygulanan tedbirler ile alınabilecek ilave tedbirlerin belirlenip, anız yangınlarının neden ve sonuçları ile çevre ve sağlık sorunlarına yönelik farkındalık oluşturularak, bu yangınların önlenmesi olduğunu belirtildi.

 

Anız yangınlarından insanlarımız sağlık açısından da etkilenmektedirler. Özellikle yaşlılar, KOAH hastaları, akciğer hastaları, astım hastaları, çocuklar anız yangınlarından çıkan dumandan etkilenmektedirler.

 

Ayrıca başka alanlarda kullanılma olanağı olan milli servet yok olmakta ve tarım toprakları zarar görmektedir.

 

Çanakkale altın şirketlerinin istilası altındadır. Kirazlıdan başlayıp Kaz Dağlarına kadar uzanan bir saha tek bir şirkete tahsis edilmiş olup, henüz Gayri Sıhhi Müessese Ruhsatı (GSMR) almadan orman kıyımı ile başlamaktan çekinmeyen bu şirketin GSMR onayından sonra kıyımı pervasızca artırdığına tanık olmaktayız. Sırada daha onlarca böyle şirket vardır ve bunlar siyanürle ayrıştırma yöntemiyle acık ocak işletmesidir. Çanakkale’nin tek içme ve sulama barajı olan ve 160.00 kişiye hizmet veren Atikhisar Barajımız büyük risk altındadır.

 

Ayrıca Dünya mirası birçok endemik türün habitatı, mitolojinin doğduğu yer,Avrupa da en zengin oksijen üreten yerlerden olan Kazdağları da büyük doğa tahribatı başlamıştır. Konu TÜRÇEP ve bileşenlerinin katıldığı toplantılarda İDA Dayanışma Derneği’nce çok sayıda Termik Santral sorunu ile birlikte dile getirilmiştir.

 

TÜRÇEP dayanışmasıyla mücadele kapsamı içinde, diğer bileşenlerin yerellerindeki birçok sorunla birlikte değerlendirilecektir.

 

Karşı karşıya olduğumuz bu devasa çevresel sorunları çözmek, yaşamı sürdürülebilir kılmak sorumluluğu ile karşı karşıya olan siyasal irade, bırakın sorunları çözmeyi, aksine sorunlarımızı her geçen gün daha da ağırlaştırmaktadır.

 

TÜRÇEP tüm bileşenleri ile bu temelde etkin çalışmalarını sürdürecektir.

 

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU (TÜRÇEP) TEMSİLCİLER MECLİSİ 

 

Tanay Sıdkı Uyar, TÜRÇEP Koordinatörü

A. Oktay Demirkan, TÜRÇEP Dönem Sekreteri

2018 İskenderun Toplantısı (23-25 Mart, AnıLife Otel)

2018 Ankara Toplantısı (13-14 Ocak, EğitimSen)

TURCEP_Foto_2018_Ankara
TURCEP_Foto_2018_Ankara_b

2017 Ankara Toplantısı (09-10 Eylül, EğitimSen)

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU (TÜRÇEP)

09-10 Eylül 2017 Ankara Toplantısı Sonuç Bildirisi

 

Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) Temsilciler Meclisi olağan toplantısı 09- 10 Eylül 2017 tarihlerinde Ankara Eğitim Sen Tesislerinde gerçekleştirildi.

 

Hakkâri, Van, İzmir, Çanakkale, Silivri, Ordu, Eskişehir, Ankara, Aksaray, Niğde, Zonguldak, Konya, Artvin, Sakarya, İskenderun ve İstanbul’dan temsilcilerin katıldığı toplantıda;

 

AB Hibe Projeleri, ÇED ve Stratejik ÇED (SÇD) süreçleri, %100 Yenilenebilir Enerjiye Geçişte Yerel Yönetimler ve STK İşbirliği, Konya Kapalı Havzası ve Çölleşme Sorunu, Van Gölü ve Kıyı Kenar Çizgisi, Filyos Çayı ve Termik Santrallar Sorunu, Ilısu Barajı Suları Altında Kalacak Olan Hasankeyf Ören Yeri Sorunu, Nükleer Santraller, Küresel Isınma ve İklim Değişikliği,  Enerji Sorunları, Topluluk Enerjisi, Ormansızlaşma, Ordu Kurul Kalesi ve Taş Ocakları Sorunu, TÜRÇEP’ in örgütsel yapısının ve çalışmalarının etkinleştirilmesi ve gençleştirilmesi, Şehir Hastaneleri, Yeni Müfredatla ilgili konu ve sorunlar görüşüldü.

 

İki günlük toplantı sonucunda aşağıdaki konuların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir;

 

8 Nisan 2017 ayında yürürlüğe giren STRATEJİK ÇEVRESEL DEĞERLENDİRME YÖNETMELİĞİ uygulaması bir an önce yaşama geçirilmelidir. Özellikle taş ocakları ile ilgili olarak kişiye özel düzenlemelerden vaz geçilmelidir.

%100 Yenilenebilir enerjiye geçiş uygulamaları bir hayal değildir. Danimarka örneğinde bunun uygulanabilir olduğu görülmüştür. Yapılan araştırmalarda çok sayıda termik santral planlaması yapılan Çanakkale bölgesinde %100 Yenilenebilir Enerjiye geçiş kapasitesinin var olduğu görülmüştür. Diğer bölgelerde de %100 yenilenebilir enerjiye geçiş olanakları araştırılmalıdır.

 

Rüzgâr santrallerinin, gürültü kirliliği yaptığı, hayvanlarda düşüğe sebep olduğu, habitata zarar verdiği gibi ön yargılar doğru değildir. Uluslararası standartlara uygun olarak kurulması ve enerji üretiminde rüzgâr potansiyelinden yararlanılması önemlidir. Rüzgâr enerjisi konusunda devlet teşvikleri yeterli değildir.

 

Nükleer Santrallar konusunda yatırımcı ülkelerin bu alanları atık deposu olarak kullanacağı kuşkularımız giderek artmaktadır. Rusya’nın Akkuyu santral alanını nükleer atık deposu olarak kullanacağı, Fransızlar ve Japonların ise atıkları Sinop’a getirebileceği olasılığı vardır. Bu süreçleri takip etmek ve daha dikkatli olmak gerekliliği vardır.

 

Konya Kapalı Havzası iklim değişikliği nedeniyle çölleşmekte, ülkemizin ikinci büyük sulak alanı olan Tuz Gölü giderek küçülmektedir. Bu konularda istatistiki verilere ulaşılamamaktadır. Verilerin incelenmesiyle durumun vahimliği anlaşılacaktır. Karapınar bölgesinde toprak çökmeleri yaşanmakta, göller kurumakta tarımsal üretim giderek düşmektedir. Karapınar termik santralı yeni sorunlara neden olacaktır. Havzada ürün deseninin değiştirilmesi, sulamada modern yöntemlerin kullanılması, kaçak yeraltı suyu çekimlerinin önlenmesi, çiftçiye daha az suya gereksinimi olan hububat türlerinin ekimini özendirecek teşviklerin verilmesi öncelikli olarak yaşama geçirilmelidir.

 

Van Gölü kirliliği giderek artmakta olup kirlilik kaynakları araştırılarak çözüm önerileri üretilmeli ve yaşama geçirilmelidir. Ayrıca Van Gölü Koruma Kanunu çıkartılması için TBMM de gurubu olan partilere öneri götürülecektir.

 

Ülkemiz son derece yaşamsal çevre sorunlarıyla karşı karşıyadır.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin tüm evreni etkisi altına almakta olduğu bir süreçte ülkemiz, sürdürülebilir yaşam açısından ciddi tehditler ile karşı karşıyadır.

 

Yıllardır halkın ve çevre duyarlı yurttaşların tüm karşı duruşlarına karşın, tüm dünyanın, gelişmiş ülkelerin kurulu bulunan nükleer santrallerini kapatmaya başladığı, yenilerini kurmama kararı aldığı bir süreçte Anadolu toprakları, nükleer atık deposu olmamalıdır.

 

Karşı karşıya olduğumuz bu devasa çevresel sorunları çözmek, yaşamı sürdürülebilir kılmak sorumluluğu ile karşı karşıya olan siyasal irade, bırakın sorunları çözmeyi, aksine sorunlarımızı her geçen gün daha da ağırlaştırmaktadır.

 

TÜRÇEP tüm bileşenleri ile bu temelde etkin çalışmalarını sürdürecektir.

 

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU (TÜRÇEP) TEMSİLCİLER MECLİSİ

Tanay Sıdkı Uyar, TÜRÇEP Koordinatörü
A. Oktay Demirkan, TÜRÇEP Dönem Sekreteri

2017 İstanbul Toplantısı (22-23 Nisan, Maltepe Dream Hill Otel)

2016 Ankara Toplantısı (9-10 Ocak)

TURCEP_2016_Ankara

2016 Amasya Toplantısı

2015 Ankara Toplantısı (14-15 Mart)

TURCEP_2015_Ankara

2009 Ankara Toplantısı (25-26 Temmuz)

TÜRKİYE ÇEVRE PLATFORMU (TÜRÇEP)

25-26 Temmuz 2009 Ankara Toplantısı Sonuç Bildirisi

 

Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) ’in Olağan Temsilciler Meclisi Toplantısı, 25-26 Temmuz 2009 tarihlerinde, Ankara’da gerçekleştirildi.

 

Batı Karadeniz, Marmara, İç Anadolu ve Doğu Akdeniz Çevre Platformu temsilcilerinin katıldığı toplantıda çevre sorunlarına ilişkin olarak gündemde olan konular görüşüldü ve aşağıdaki konularla ilgili olarak TÜRÇEP görüşlerinin kamuoyunun bilgisine iletilmesi kararlaştırıldı:

 

  1. Geçtiğimiz günlerde önce Artvin, Ordu, Zonguldak ve daha sonra da Giresun’da yaşanan, kamuoyuna aktarıldığının aksine ‘doğal olmayan’ sel felaketleriyle, Karadeniz sahiline ve doğasına onarılmaz zarar veren sahil yolu bir kez daha Karadeniz insanının felaketi olmuştur. Nisan 2007’de başbakan Tayyip Erdoğan tarafından açılan sahil yolu konusunda bir çok uzman gelecekte yaşanacakları dile getirmişlerdi.Yaklaşık 4.2 milyar dolara mal olan 542 kilometrelik Karadeniz sahil yolu inşaatındaki yanlışlara karşı 1998’den beri direnen ve hukuk savaşı veren Avukat Cihan Eren, 18 Nisan 2005’te konuyla ilgili açtığı davalar için yapılacak keşiften iki gün önce bir silahlı saldırıda ağır yaralanmış ve 22 Temmuz 2005’te yaşamını kaybetmişti. Haklılığı acı bir şekilde kanıtlanmış olan doğa savaşçısı Av. Cihan Eren’i yaşanan felaketler nedeniyle bir kez daha saygıyla anıyoruz.

 

  1. TBMM ‘ne sunularak yasalaştırılması planlanan “Ulusal Biyogüvenlik Yasası” Yasa Taslağı’nda Genetiği Değiştirilmiş ürünlerin ve tohumların ithalinin, üretiminin, tüketiminin serbest bırakılması öngörülmektedir. Tüketilmesi durumunda insan ve çevre sağlığını olumsuz etkileyeceği bilim insanlarınca kabul edilmiş olan GDO’ lu ürünlerin ülkemize serbestçe ve kontrolsüz girişinin gelecekte ne tür sağlık ve çevre sorunlarına yol açacağı bilinmemektedir. Bu nedenle yasa tasarısına karşı çıkmanın ve konuya ilişkin halkımızı bilgilendirmenin çevre korumacılar olarak sorumluluğumuz olduğunun bilincindeyiz. Bu bilinçle Türkiye Çevre Platformu olarak bu alanda yıllardır mücadele eden ‘GDO’ ya Hayır Platformu’nun desteklenmesi kararı alınmıştır. 19 Eylül 2009 tarihinde ise GDO’ ya Hayır Platform bir değerlendirme toplantısı yapacaktır. Sonuç olarak TÜRÇEP GDO’ ya Hayır Platformu’nun düzenlemiş olduğu imza kampanyasına katkı koymayı ve 17 Ekim 2009 tarihinde Ankara’da yapılacak GDO karşıtı mitinge katılma kararı almıştır.

 

  1. Son aylarda bazı Yerel Yönetimlerin ‘Çöp Fabrikası’ adı altında katı atık ve tehlikeli atık yakma tesisleri ihale ettikleri duyumlarımız arasındadır. Katı atıkların geri kazanılması ve yok edilmesi için yaygın olarak kullanılan yöntemler; Kompostlaştırma, Yakma, Düzenli Depolama ve Geri Kazanma şeklindedir. Bunlardan yakma işlemi katı atıkların özel fırınlarda yakılması işlemidir. Yakma işlemi sonucu oluşan Dioxin, Furan vb. gazlar insan sağlığı açısından zehirli gazlar olup havayı kirletirler ve halk sağlığına zarar verirler. Bu nedenle yakarak yok etme işlemi sakıncalıdır ve kullanılmamalıdır. Yerel Yönetim Başkanlarımızın bu tür teknolojileri tercih etmemeleri gerekmektedir.

 

  1. TÜRÇEP kent yönetiminin ana unsuru yerel yönetim yapılanmaları ile ilişkilerini Kent Konseyleri düzleminde sürdürmeyi öncelikli olarak benimser. TÜRÇEP’in yerel bileşenlerine çalışma alanlarındaki yerel yönetimlerle ilişkilerini, kentsel dinamiklerin, kamusal alan ile sivil alanın ortaklık ilişkisi düzey ve niteliğinde tanımlanmış ve uygulanan Kent Konseyleri düzeyinde oluşturma ve geliştirmelerini önerir. Bu anlamda TÜRÇEP bileşenlerinin yerel ölçekteki diğer sivil toplum örgütleri ve yerel toplumsal, sivil oluşumlarla ilişkilenerek organize olmalarını, kamusal alanla buluşmak üzere Kent Konseyleri’nin oluşturulmasına katkı yapılmasını benimser. Güç ve olanaklarının bu çerçevede kullanılmasını önemser.

Kent Konseyleri’nin oluşum ve uygulanması süreçlerinde kentin tüm diğer kamusal ve sivil dinamikleri ile ilişkilerini, doğal çevrenin korunması ve geleceğe taşınması temelinde doğayla barışık nitelikte sürdürülmesini temel alır. Kısa vadeli güncel çıkarcı yaklaşımlar TÜRÇEP ve bileşenleri açısından reddedilen ilişkilerdir.

 

  1. TÜRÇEP ulusal ölçekte sahip olduğumuz yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı temelinde enerji politikalarının geliştirilerek uygulanmasını benimser. Bu çerçevede politikalar geliştirmek üzere TÜRÇEP’ inde katkıları ve öncülüğünde oluşturulan TEMİZ ENERJİ PLATFORMU (TEP)’nun çalışmalarını destekler.

 

Hükümet çevrelerinin TEP’in ürettiği enerji odaklı çözümler ve geliştirdiği politikalar ile projeleri önemseyerek, dikkate almaya ve bu nitelikte somut politikaları ve projeleri uygulamaya, var olan tüm siyasi yapıları doğal çevreyi koruma temelinde geliştirilecek yenilenebilir enerji kaynaklarını temel alan enerji politikalarına sahip çıkmaya ve uygulanması için gerekli siyasal güç ve olanaklarını kullanmaya çağırır.

 

Aksi, taktirde iktidar ya da muhalefet konumundaki tüm siyasi yapıların doğal, ekolojik yapının bozulmasından, doğaya insanlığın geleceğine dair suç işlemekle sorumlu tutulacaklarını beyan eder.

 

  1. TÜRÇEP su kaynaklarını, korunması ve insanlığın ortak kullanımına sunulması gereken bir doğal kaynak olarak kabul eder ve ticari bir meta haline dönüştürülmesine karşı çıkar. Sahip olduğumuz su kaynaklarının korunması ve toplumun kolektif kullanımına sunulabilmesi için, suyun yönetimine ve su kaynaklarının korunması için somut projeler geliştirilmesine katkı yapmayı görev bilir, bunun için gereğini yapmak üzere yapılanmayı yakın zamanın işi olarak öngörür.

 

 

Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, TÜRÇEP Koordinatörü

A. Oktay Demirkan, TÜRÇEP Dönem Sekreteri